İstanbul’da uluslararası sağlık hizmeti veren bir klinik işletmek paha biçilemez bir değer olmasının yanında büyük sorumlulukları da beraberinde getiriyor. Bu yüzden seneler içerisinde bir çok koruyucu refleks edindim. Bu sebeple ‘Neden İstanbul?’ konusunda turizm, kültür-sanat, yeme-içme, tarihi doku gibi klasik ve kanımca çok önemli olmayan sebeplerden önce vurgulamak istediğim çok önemli bir faktör var, kolay ve konforlu ulaşım: önce güvenlik!
Dünyanın dört bir yanından bize güvenerek ameliyat olmaya gelen hastalarımız var. Bazı yaptığımız cerrahiler de majör cerrahiler. Saatler süren kıtalararası uçuşlardan sonra uçaktan iner inmez hastaneye giderek ameliyat planlanmasını ben reddediyorum. Bazı uzun seyahatler başlı başına bir travma ve ameliyat edeceğim hastamın iyi bir kondisyonda olmasını isterim. Bu yüzden genellikle İstanbul’a gelişlerinden bir veya iki gün sonraya ameliyat planlarız. İstanbul’un dünyanın her noktasından kolay ulaşılabilir bir şehir olması aslında ameliyat öncesi travmayı azaltan bir etken. Kolay ve konforlu ulaşılabilir bir şehir olması çok önemli bir konuyu daha gündeme getiriyor: gelecekteki olası bir yeniden müdahale ihtiyacı. Hayal satmaktan her zaman uzak durmaya çalışan bir hekim olarak bir çok ameliyatın ileride yeniden bir müdahale gerektirebileceği ihtimalini hastalarımla paylaşırım. Hastalarımın ameliyat sonrası dönemde de senelerce takiplerini kendim yapan bir cerrah olarak olası bir yeniden müdahale ihtiyacında bu müdahaleyi de kendim yapmayı tercih ederim. Hastalar için de doğru olan budur. Seneler içerisinde kazandığım koruyucu hekimlik reflekslerinin beni getirdiği bu noktada, İstanbul’un kolay ulaşılabilir olmasını sağlık seyahati yapacak hastaların bu muazzam şehri seçmek için ilk sebep olarak görüyorum.
Yazımın bundan sonrasına ikincil sebepler ile devam edeceğim. Tıp fakültesini başkentteki en iyi üniversitede bitirip plastik cerrahi eğitimim için İstanbul’a gelene kadar bu şehre insanların neden aşık olduğunu anlayamamıştım. Hastalarımdan da son kontrollerinden çıkarken benzer şeyler duymak beni şaşırtmıyor bu yüzden. Ameliyat sonrası birkaç günlük istirahatin ardından kontrollü bir şekilde turistik faaliyetlere başlıyor hastalarım.
Binlerce yıl boyunca bir çok medeniyete başkentlik yapmış bir şehir, 10 seneyi aşkın bir süredir yaşıyor olmama rağmen hala gözüme ilk kez görünen güzellikleri oluyor. Çok geniş bir alana yayılmış dağınık bir güzelliği var İstanbul’un. Bir çok turistik şehirde olduğu gibi tarihi bir merkez ve çevresinde kurulan bir şehir değil, tüm şehir tarihi merkez İstanbul’da. Bence en çarpıcı özelliği de her zevke hitap eden bir yönünün olması. Birbiriyle komşu olan iki sokağın birinde huzur dolu sessiz bir boğaz manzarası varken diğerinde asla durmayan bir hareket ile karşılaşıyorsunuz. Günün sonunda her çeşit insan için aynı yorumu hak ediyor: bu şehir yaşıyor.
Tabii ki sağlık hizmeti almak için kısıtlı bir süre için gelen hastalarımın İstanbul’u her yönüyle tanıma fırsatı olmuyor fakat hepsinde güzel bir iz bırakıyor olması hekimleri olarak beni ayrıca mutlu ediyor.
Son sözümü yine aynı pencereden söyleyeceğim. Dünyanın diğer ucundan İstanbul’a sağlık hizmeti almak için gelmeye karar vermek kolay değil. Bu kararı alırken seçeceğiniz klinik önceliğiniz olsun. Başarılı Türk cerrahları tabii ki buraya gelmeniz için ilk sebep olmalı.
